She must be a swindler.
- O bir dolandırıcı olmalı.
Dan lost his money to a swindler.
- Dan parasını bir dolandırıcıya kaybetti.
You had dealings with a crook.
- Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.
I feel like an impostor.
- Bir dolandırıcı gibi hissediyorum.
His father is an impostor.
- Onun babası bir dolandırıcı.
Tom exposed Mary as a fraud.
- Tom Mary'yi bir dolandırıcı olarak ortaya çıkardı.
She is guilty of fraud.
- O dolandırıcılıktan suçludur.
He's a cheat and a liar.
- O bir dolandırıcı ve bir yalancı.
Dan is the only rogue around here.
- Dan bu çevredeki tek dolandırıcıdır.
Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.