Benim uzmanlık alanım karşılaştırmalı dindir.
- My major is comparative religion.
Tüm akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
- All my relatives live in this city.
Tom benim yakın bir akrabam.
- Tom is a close relative of mine.
Hayatta her şey görecelidir.
- Everything in life is relative.
Einsteine göre her şey göreceli.
- According to Einstein, everything is relative.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Amerikalı yaşlı vatandaşların nispeten hali vakti yerinde.
- American senior citizens are comparatively well-off.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
- A stranger living nearby is better than a relative living far away.
Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.
- A close neighbor is better than a distant relative.
And need he had of slumber yet, for none / Had suffered more—his hardships were comparative / To those related in my grand-dad's Narrative.