Halamın üç çocuğu var.
- My aunt has three children.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Noel için nineme bir gömlek vereceğim.
- I'll give grandma a shirt for Christmas.
Tom'un büyük büyük büyük babaannesi İskoçya'da yaşadı.
- Tom's great-great-great grandmother lived in Scotland.
Babaannem uçabiliyor.
- My grandmother is able to fly.
Teyzem bana yeni bir etek yaptı
- My aunt made a new skirt for me.
Linda teyzesi Nancy'nin onu ziyaret etmek için geldiğini öğrendiği için aşırı heyecanlıydı.
- Linda was wildly excited to learn that her aunt Nancy was coming to visit her.
Anneannemin ölümü büyük bir şok oldu.
- My grandmother's death was a big shock.
Kız kardeşim anneanneme benzer.
- My sister resembles my grandmother.
Büyük annem giysiler örmeyi seviyor.
- My grandmother likes to weave things.
Büyük annem sağlıklı ve yalnız yaşıyor.
- My grandmother is in sound health and lives alone.
Annemin erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.
- My mother's brother's wife is my aunt.
Sami yengesiyle birlikte yaşıyordu.
- Sami lived with his aunt.
Büyük anne hamur ona yapışmasın diye oklavanın üstüne un serpti.
- Grandma sprinkled flour on the rolling pin so the dough wouldn't stick to it.
Büyük annem ve büyük babam için kaygılanıyoruz.
- We're worried about Grandma and Grandpa.
Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- The red umbrella reminded her of her grandma.
Büyükannem sadece biraz çorba içti.
- My grandma just drank a bit of soup.
Babaannem bir iğne ve iplik almak için eğildi.
- My grandma bent over to pick up a needle and thread.
Babaannem eğildi ve bir iğne ve iplik aldı.
- My grandma stooped down and picked up a needle and thread.
Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.
- My grandmother gave me more than I wanted.
Tom ve büyükannesi kitapçıya gitti.
- Tom and his grandmother went to the bookstore.
Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.
- That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.
Büyükannenin ilk adını hatırlıyor musun? - Hayır, ona her zaman sadece nine derdim.
- Do you remember the first name of your grandmother? - No, I just always called her granny.
My grandma texts faster than you.
- My grandmother texts faster than you.
... You know, my grandmother, some of you know, helped to raise me. My grandparents did. My ...
... make sure we got everything we needed. My grandmother, she started off as a secretary ...