Sami was very watchful.
- Sami çok dikkatliydi.
He seldom gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.
If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
- Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
You need to be more attentive.
- Daha dikkatli olmalısın.
Tom asked Mary to be attentive during meetings.
- Tom Mary'den toplantılar sırasında dikkatli olmasını rica etti.
At last, they began to count down cautiously.
- Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
- Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
You should be more thoughtful of your safety.
- Güvenliğiniz hakkında daha dikkatli olmalısın.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
You'd better be careful about going to her house.
- Onun evine gitme hakkında dikkatli olsan iyi olur.
We all need to pay closer attention to what Tom says.
- Hepimiz Tom'un söylediklerini daha dikkatli dinlemeliyiz.
He wants to keep a close eye on the rules.
- O kuralları dikkatlice takip etmek istiyor.
My son needs to be more alert at school.
- Oğlum okulda daha dikkatli olmalı.
I need to be more alert.
- Benim daha dikkatli olmam gerekiyor.
I want to be cautious.
- Dikkatli olmak istiyorum.
I wanted to be cautious.
- Dikkatli olmak istedim.
I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake.
- Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.
I'm very mindful of that.
- Onun hakkında çok dikkatliyim.
Tom wants to be careful not to use too much water. His well is almost dry.
- Tom çok fazla su kullanmamak için dikkatli olmak istiyor. Onun kuyusu neredeyse kuru.
I have to be careful from now on.
- Artık dikkatli olmak zorundayım.