I have a hunch that it will rain.
- Yağmur yağacağına dair bir önsezim var.
Tom had a hunch that Mary was seeing someone else.
- Tom'un Mary'nin başka biriyle görüştüğüne dair bir önsezisi vardı.
What is your intuition telling you?
- Önsezin sana ne söylüyor?
After watching that film he was filled with a sense of foreboding.
- O, o filmi izledikten sonra önsezi duygusu ile doluydu.
Despite her foreboding, Mary entered the cellar.
- Onun önsezisine rağmen Mary kilere girdi.
I had a premonition today.
- Bugün bir önsezim vardı.
I had a premonition that I would never see Tom again.
- Tom'u tekrar asla görmeyeceğime dair bir önsezim vardı.
Tom had a hunch that Mary had spent the day reading comic books.
- Tom'un Mary'nin çizgi roman okuyarak günü geçirdiğine dair bir önsezisi vardı.
Tom had a hunch that Mary was lying.
- Tom'un Mary'nin yalan söylediğine dair bir önsezisi vardı.