öğrenmek

listen to the pronunciation of öğrenmek
Турецкий язык - Английский Язык
learn

I want to learn French. - Fransızca öğrenmek istiyorum.

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

find out

I still have to find out about Tom. - Hâlâ Tom hakkında öğrenmek zorundayım.

I'd just like to find out what happened. - Sadece ne olduğunu öğrenmek istiyorum.

hear

I've heard French is a difficult language to learn. - Fransızcanın öğrenmek için zor bir dil olduğunu duydum.

Everyone in the class has to learn the poem by heart. - Sınıftaki herkes şiiri ezbere öğrenmek zorunda.

study

He goes to school to study every day. - Öğrenmek için her gün okula gider.

Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think. - Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.

to learn; to find out; to hear of; to acquaint oneself with sth
master

Mastering a foreign language calls for patience. - Yabancı dil öğrenmek sabır gerektirir.

If you want to master a foreign language, you must study as much as possible. - Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.

get to know
wise up to
make oneself acquainted with
make acquainted with
come to know
elicit
ascertain

It is difficult to ascertain what really happened. - Gerçekten ne olduğunu öğrenmek zordur.

inform oneself of smth
to learn; to learn how to (do something); to learn about (something)
wit

If your company primarily does business with America, then you should be studying English with a native speaker from America. - Şirketiniz öncelikli olarak Amerika ile iş yapıyorsa, o zaman Amerikalı bir yerli ile İngilizce öğrenmek zorunda kalırsınız.

I want to know who's staying with us. - Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum.

school oneself to
imbibe
get wise to
get into
inform oneself of something
hear of
understand

Tom couldn't understand why she wanted to learn French. - Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.

acquaint oneself with
get sth off
learn from
lern

welche sprache lernst du ?.

{f} absorb
öğrenme
{i} learning

Learning a foreign language is difficult. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

öğrenme
learn

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

öğrenme
internalization
öğrenme
{i} absorption
öğrenme
finding out

He tried to use my computer without my finding out about it. - O ben onun hakkında öğrenmeden bilgisayarımı kullanmaya çalıştı.

öğrenme
(Askeri) learning system
ezbere öğrenmek
memorize
ezbere öğrenmek
learn by heart
pratik yaparak öğrenmek
(deyim) pick up
yerini öğrenmek
locate
öğrenme
study

Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think. - Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.

Tom has lost interest in studying French. - Tom Fransızca öğrenme isteğini kaybetti.

öğrenme
(Ticaret) training
öğren
learn

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

öğren
{f} learning

I am learning Japanese to play mahjong in Japan. - Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.

She is learning the piano. - O, piyanoyu öğreniyor.

öğren
{f} learned

I learned to play guitar when I was ten years old. - On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.

Finally we have learned the truth. - Sonunda,gerçeği öğrendik.

öğren
{f} learnt

I learnt nothing from the teacher. - Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.

I've learnt nothing from the teacher. - Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.

Hanya'yı Konya'yı anlamak/öğrenmek
to learn what's what (by bitter experience), find out the hard way
araştırıp öğrenmek
search out
aslını öğrenmek
ascertain
bunu öğrenmek hakkım
i have the right to know this
deneme yanılmayla öğrenmek
to learn by trial and error
dil öğrenmek
pick up a language
doğrusunu öğrenmek
ascertain
dünyanın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek
to learn by bitter experience
geç öğrenmek
be slow in learning
hatalar yaparak öğrenmek
learn the hard way
her şeyini öğrenmek
steep oneself in
pratikten öğrenmek
to learn (something) merely by doing it (without having any formal instruction, without knowing anything concerning the theory behind it)
yanlış yapa yapa öğrenmek
learn the hard way
zamanla öğrenmek
learn in time
öğren
internalize
Турецкий язык - Турецкий язык
Bilgi edinmek: "Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama, ben gene de yazayım."- B. Felek
Bilgi edinmek; bellemek
Haber almak: "Hüseyin, ayrılma kararını öğrenince tabancayı göğsüne dayamış, ateş etmiş."- M. Ş. Esendal
Yetenek, beceri kazanmak: "Her şeye dikkatli baktığı için öğrenmişti."- R. H. Karay
Yetenek, beceri kazanmak
Bellemek
Haber almak
(Hukuk) ITTILA KESBETMEK
bilişmek
(Osmanlı Dönemi) KABES
Öğrenme
(Osmanlı Dönemi) SAZ
Öğrenme
(Hukuk) İTTİLA
Öğrenme
(Hukuk) ITTILA
öğrenme
Öğrenmek işi: "Benim kafam böyle bir öğrenme usulüne de yaratılıştan müsait değildi."- Y. K. Karaosmanoğlu
öğrenme
Öğrenmek işi, ıttıla
öğrenmek
Избранное