çelişkili

listen to the pronunciation of çelişkili
Турецкий язык - Английский Язык
contradictory

The Khmer Rouge often used parables to justify their contradictory actions. - Kızıl Kmerler çelişkili eylemlerini meşrulaştırmak için genellikle meseller kullanır.

This seems contradictory. - Bu çelişkili görünüyor.

conflicting

I have conflicting feelings about my childhood. - Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.

Layla's conflicting testimony confused the court. - Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.

contradictious
contradictory, inconsistent
contradictory, incompatible
conflictive
incompatible
inconsistent
at variance
contradictive
çelişki
(Hukuk) discrepancy
çelişki
contradiction

I don't see it as a contradiction. - Ben onu bir çelişki olarak görmüyorum.

Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction. - Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.

çelişkili biçimde
contradictiously
çelişkili biçimde
contradictorily
çelişkili iddia
contradictory
çelişkili ifade
contradiction in terms
çelişkili olarak
by contrast with
çelişkili olmak
be at variable with
çelişki
paradox
çelişki
{i} conflict

Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language. - Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.

We have conflicting opinions on the matter. - Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.

çelişki
{i} excursion
çelişki
{i} contrast
çelişki
{i} variable
çelişki
contradictoriness
çelişki
(a) contradiction
çelişki
antinomy
çelişki
contradiction, discrepancy
çelişki
cleavage
Турецкий язык - Турецкий язык
Çelişme durumunda olan, çelişmeli, mütenakız
Çelişki
(Hukuk) TENAKUZ
çelişki
Çelişme, tenakuz
çelişki
Çelişme, tenakuz: "Aşk bu, adı üstünde öyle bir iş ki / Yarı özlem, yarı sevinç, yarı çelişki."- F. Halıcı
çelişki
antimoni
çelişki
paradoks
çelişkili
Избранное