'un

listen to the pronunciation of 'un
Английский Язык - Турецкий язык

Определение 'un в Английский Язык Турецкий язык словарь

one
bir

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

one
{i} tek

Tek bir taşla iki kuş öldür. - Kill two birds with one stone.

Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir. - Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.

one
{i} biri

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. - Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez. - One won’t hear much music in that pub.

Birisi kötü kelimeler söylememeli. - One should not say bad words.

one
{i} kimse

Hiç kimse beni anlamıyor. - No one understands me.

Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor. - No one wants to listen to my opinions.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Pasaportumu kaybettim. Yeni bir tane almak zorunda kalacağım. - I lost my passport. I'll have to get a new one.

Ofiste bir tane satın almak zorundasın. - You have to buy one at the office.

one
aynı

Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum. - You are not the only one responsible for it, I am too.

Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera. - This is the same type of camera as the one I lost.

one
her biri

Onların her biri o filmi izlemeye gitti. - Every one of them went to see that movie.

Her birimiz elinden geleni yapmalı. - Each one of us should do his best.

one
one another birbirlerini
one
adam

Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi. - No one wanted to insult these men.

Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır. - In the country of the blind, the one-eyed man is king.

one
kişi

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for man, one giant leap for mankind.

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for a man, one giant leap for mankind.

one
one and sixpence eski
Английский Язык - Английский Язык
one (a person)

We've got a clever 'un here!.

one (a thing)

Give me one of those round 'uns.

one
'un
Избранное