respond, reply; solve, provide a solution

listen to the pronunciation of respond, reply; solve, provide a solution
İngilizce - Türkçe

respond, reply; solve, provide a solution teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

answer
{f} yanıtlamak

Bütün soruları yanıtlamak zorunda mıyım? - Do I have to answer all of the questions?

O benim soruları yanıtlamaktan kaçındı. - She avoided answering my questions.

answer
cevap vermek

Çabucak cevap vermek zorunda değilsin. - You don't have to answer quickly.

O, telefona cevap vermek için kalktı. - She got up to answer the phone.

answer
tatmin edici olmak

Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır. - Your answer is far from satisfactory.

Onun cevabı tatmin edici olmaktan uzaktı. - His answer was far from satisfactory.

answer
yeterli olmak
answer
{f} yanıtla

Ben mektupların hiçbirini yanıtlamadım. - I answered neither of the letters.

Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı. - The ease with which he answered the question surprised us.

answer
{i} yanıt

Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı. - The ease with which he answered the question surprised us.

İngilizce yanıt vermek zorunda mıyım? - Do I have to answer in English?

answer
eşit olmak
answer
(isim) cevap, yanıt, çözüm; tepki; karşılık, misilleme; bakmak (kapi, telefon)
answer
{f} karşılık vermek
answer
{f} cevap vermek, cevaplamak, yanıtlamak; karşılık vermek
answer
{f} yerine getirmek
answer
{f} kefil olmak
answer
{f} bakmak (kapı)
answer
(fiil) cevap vermek, yanıtlamak, karşılık vermek, bakmak (kapı), karşılamak, yetmek, tanıma uymak, uymak, yerine getirmek, kefil olmak
answer
{i} telefon
answer
{i} karşılık

Ben onun sahtekarlığına karşılık veremem. - I can't answer for his dishonesty.

Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır. - She knows better than to answer back to him.

answer
{f} yetmek
answer
{i} misilleme
answer
mukabele
answer
{i} bakmak kapi
İngilizce - İngilizce
{f} answer
respond, reply; solve, provide a solution