Tom followed behind Mary, carrying two suitcases.
- Tom iki valiz taşıyarak Mary'nin peşinden gitti.
A cat ran after a mouse.
- Kedi, bir farenin peşinden koştu.
Parents look to the new generation as a generation that is far from reality and busy running after unrealistic dreams.
- Ebeveynler yeni nesile gerçeklikten uzak ve gerçekçi olmayan hayallerin peşinde koşturan bir nesil olarak olarak bakıyor.
The police are in pursuit of the runaway.
- Polisler kaçağın peşinde.
You shouldn't live merely in pursuit of your own happiness.
- Sadece kendi mutluluğunuzun peşinde yaşamamalısınız.
I plan to pursue a career in international finance.
- Ben uluslararası finansta bir kariyer peşinde koşmayı planlıyorum.
People pursue more freedom and equality.
- İnsanlar daha fazla özgürlük ve eşitlik peşinde.
Tom could be after your job.
- Tom senin işinin peşinde olabilir.
Tom followed behind Mary, carrying two suitcases.
- Tom iki valiz taşıyarak Mary'nin peşinden gitti.
Tom followed behind Mary.
- Tom Mary'nin peşini bırakmadı.