Four metres of this material cost nine francs; therefore, two metres cost four and a half francs.
- Bu malzemenin dört metresi dokuz franka mal oluyor; Bu nedenle, iki metresi dört buçuk frank mal olur.
Every rare thing is expensive, besides a cheap horse is rare, therefore a cheap horse is expensive.
- Her nadir şey pahalıdır, ayrıca ucuz bir at enderdir, bu nedenle ucuz at pahalıdır.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
For this reason, I cannot go with you.
- Bu nedenle, seninle gidemem.
For this reason, no one can blame Tom.
- Bu nedenle, Tom'u hiç kimse suçlayamaz.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
There are a good many reasons why you shouldn't do it.
- Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Thus fought the Okinawan people.
- Bu nedenle Okinava insanları savaştı.
Many women pursue higher education and careers, thus delaying marriage and childbirth.
- Birçok kadın yüksek öğretime ve kariyere devam ediyor, bu nedenle evlilik ve doğum gecikiyor.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
That's why I didn't tell you.
- Bu nedenle sana söylemedim.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
I don't know the motives for Marlon's behaviour.
- Marlon'un davranışının nedenlerini bilmiyorum.
Tom had no motive to kill Mary.
- Tom'un Mary'yi öldürmek için nedeni yoktu.
Why did you turn down his request for a pay rise?
- Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
I want a wife and children, and so I need a house.
- Bir eş ve çocuk istiyorum ve bu nedenle bana bir ev lazım.
Everything is transient and therefore sorrowful.
- Her şey geçicidir ve bu nedenle üzücüdür.
He was born in England, and therefore speaks English.
- İngiltere'de doğmuş ve bu nedenle İngilizce konuşuyor.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
What's the point of us being here?
- Burada olmamızın nedeni ne?
Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
Why does it matter so much to you?
- Neden senin için bu kadar önemli?
Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
- Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
- Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
Why haven't you cleaned your room?
- Neden odanı temizlemedin?
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.