İngilizce - Türkçe
marvelous; wonderful; sumptuous; beautiful or handsome (about a person) teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- gorgeous
- harikulade
- gorgeous
- {s} harika
Ne harika bir ceket giyiyorsun!
-What a gorgeous coat you're wearing!
O hasta olsa bile harika görünüyor.
-Even ill she looks gorgeous.
- gorgeous
- {s} göz kamaştırıcı
Bence göz kamaştırıcısın.
-I think you're gorgeous.
O 22 yaşında göz kamaştırıcı bir kızdı.
-She was a gorgeous girl of 22.
- gorgeous
- {s} muhteşem
O göz alıcı muhteşem.
-He's drop-dead gorgeous.
O gerçekten muhteşem.
-She's really gorgeous.
- gorgeous
- {s} görkemli
Bu görkemli bir şehir.
-This is a gorgeous town.
Ne görkemli bir çiçek!
-What a gorgeous flower!
- gorgeous
- tıkabasa yemiş
- gorgeous
- debdebeli
- gorgeous
- {s} parlak
- gorgeous
- çok güzel
Çok güzel gözlerin var.
-You have gorgeous eyes.
O zengin ve daha da iyisi o çok güzel.
-She's rich, and even better, she's gorgeous.
- gorgeous
- hoş
- gorgeous
- tatlı
İlgili Terimler
İngilizce - İngilizce
marvelous; wonderful; sumptuous; beautiful or handsome (about a person) teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- {s} gorgeous
marvelous; wonderful; sumptuous; beautiful or handsome (about a person)
Heceleme
marvelous; wonderful; sumptuous; beau·ti·ful or hand·some (about a person)Resimler
Favoriler