kurtarıcı

listen to the pronunciation of kurtarıcı
Türkçe - İngilizce
{i} rescuer

Horrible helicopter accident in a Belgian cemetery, the rescuers have already salvaged more than 500 corpses. - Bir Belçika mezarlığındaki korkunç helikopter kazası, kurtarıcılar şimdiden 500'den fazla ceset çıkardılar.

The rescuers searched the surroundings in hopes of finding the child. - Kurtarıcılar çocuğu bulma umuduyla çevreyi aradı.

{i} Savior

Maximus is the savior of Rome. - Maximus, Roma'nın kurtarıcısıdır.

Jesus Christ is my Savior. - İsa Mesih benim kurtarıcımdır.

liberator
tow truck
life saver
saviour, savior; breakdown lorry
saviour [Brit.]
salvor
wrecker, tow truck
savior, deliverer
saver
Messiah
a card up one's sleeve
saving
redeemer
{i} saviour

Jesus Christ is my saviour. - İsa Mesih kurtarıcımdır.

(Askeri) wrecker truck
breakdown lorry
redemptive
salvation
wrecker
salvationist
{i} deliverer
kurtarıcı kişi
deliverer
kurtarıcı yollar mısınız
Can you send a tow truck
kurtar
rid

I'm trying to rid myself of this bad habit. - Kendimi bu kötü alışkanlıktan kurtarmaya çalışıyorum.

I must rid my kitchen of cockroaches. - Mutfağımı hamamböceklerinden kurtarmalıyım.

kurtar
redeem

He has no redeeming traits. - Onun kurtarıcı özelliği yok.

kurtar
{f} rescued

He rescued a boy from drowning. - Bir çocuğu boğulmaktan kurtardı.

He rescued the child from the fire. - Çocuğu yangından kurtardı.

kurtar
relieve of
kurtar
{f} rescue

Search and rescue operations began immediately. - Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.

The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake. - Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.

kurtar
extricate

The man extricated Ellie from a dangerous situation. - Adam Ellie'yi tehlikeli bir durumdan kurtardı.

kurtar
{f} salvage

Horrible helicopter accident in a Belgian cemetery, the rescuers have already salvaged more than 500 corpses. - Bir Belçika mezarlığındaki korkunç helikopter kazası, kurtarıcılar şimdiden 500'den fazla ceset çıkardılar.

Sami salvaged his career. - Sami kariyerini kurtardı.

kurtar
{f} extricated

The man extricated Ellie from a dangerous situation. - Adam Ellie'yi tehlikeli bir durumdan kurtardı.

halaskâr, kurtarıcı
Redeemer, Savior
kurtar
rid of
kurtar
recover

He recovered his stolen wallet. - O, çalınan cüzdanını kurtardı.

I want to recover my valuables. - Ben değerli eşyalarımı kurtarmak istiyorum.

hayat kurtarıcı şey
life saver
kurtar
relieveof
kurtar
disembarrass
kurtar
disencumber
kurtar
ridof
Türkçe - Türkçe
Kurtaran, halâskâr
Kurtaran, halaskâr: "Üvey anası ona bir kurtarıcı gibi geldi."- T. Buğra
Kurtarma aracı
Kendi hayatını tehlikeye atarak bir kimseyi, bir topluluğu güç bir durumdan veya yok olmaktan kurtaran kimse
halaskâr
kurtarıcı