küvet

listen to the pronunciation of küvet
Türkçe - İngilizce
bathtub

Tom scrubbed the bathtub. - Tom küveti temizledi.

Tom filled the bathtub with hot water. - Tom küveti sıcak su ile doldurdu.

(any small, shallow) basin or pan
washbasin, wash-hand-basin, basin, wash-bowl; (banyoda) bath, bath-tub, tub
bath

Tom filled the bathtub with hot water. - Tom küveti sıcak su ile doldurdu.

Tom wanted Mary to clean the bathtub. - Tom Mary'nin küveti temizlemesini istedi.

tub

Anita washes the tub. - Anita küveti yıkıyor.

I killed her by drowning her in a tub filled with Neo Kobe pizza. - Neo Kobe pizza ile dolu bir küvette onu boğarak öldürdüm.

{i} sink

Do not use this product near a bathtub, sink, shower, swimming pool, or anywhere else where water or moisture are present. - Bu ürünü küvet, lavabo, duş, yüzme havuzu ya da su ve rutubetin olduğu başka herhangi bir yerin yanında kullanmayınız.

In the bathroom there's a sink, a bidet, a toilet, and a shower. There used to be a bath. - Banyoda bir lavabo, bir bide, bir tuvalet ve bir duş var. Bir küvet vardı.

(Tıp) cell
(Tıp) vessel
wash basin
(Tıp) cuvette
chamber pot
cuvettes
bathtubs
portatif küvet
hipbath
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Fr. Leğen olarak kullanılan kapların umumi adı
İçinde bazı şeyler veya el yıkanan kap: "Ufak bir küvetin içine siyah görünen bir mayi döktü."- R. H. Karay
İçinde bazı şeyler veya el yıkanan kap
Banyoda içinde yıkanılan tekne
içinde yikanılan tekne
Banyoda içinde yıkanılan tekne: "İçeri girince gözüme ilk ilişen şey küvetle oturak oldu."- R. N. Güntekin
küvet