Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.
- Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.
Bu yağmur tehdit ediyor.
- It is threatening to rain.
Bu sabah üç tane tehditkar telefon aldım.
- I received three threatening phone calls this morning.
Gökyüzü tehditkar görünüyor.
- The sky looks threatening.
Gözümü korkutmaya çalışmanın faydası yok.
- It's no use trying to intimidate me.
Dan, Linda'yı korkutmaya çalıştı.
- Dan tried to intimidate Linda.
O, kız arkadaşına tehdit edici bir mektup yazdı.
- He wrote a threatening letter to his girlfriend.
Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.
- Tom gave Mary a threatening look.
Tom gece tehdit eden ruhlar tarafından çevrildiğini düşündü.
- Tom thought he was surrounded at night by threatening spirits.
Some people find interview situations very intimidating.
He's trying to intimidate you. If you ignore him, hopefully he'll stop.
... was very intimidating, because they would often push products ...