ilgisizce

listen to the pronunciation of ilgisizce
Türkçe - İngilizce
listlessly
lukewarmly
incuriously
carelessly
lukewarm
dismissively
indifferently
ilgi
attention

Tom and Mary don't have much time to talk together. Their children are always demanding their attention. - Tom ve Mary'nin birlikte konuşmak için çok zamanı yok. Onların çocukları, her zaman onların ilgisini istiyorlar.

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves. - Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

ilgi
{i} relevance

Relevance is a key element in communication. - İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.

Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial. - İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.

ilgi
{i} relevancy
ilgi
interest

I had an interesting conversation with my neighbor. - Komşumla ilginç bir sohbet yaptım.

It seems interesting to me. - O bana ilginç görünüyor.

ilgi
concern

The man is not concerned in this project. - Adam bu proje ile ilgilenmiyor.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

ilgi
care

Who will take care of the baby? - Bebekle kim ilgilenecek?

You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great. - Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.

ilgi
{i} thought

I thought you might be interested in this. - Bununla ilgilenebileceğini düşündüm.

I thought his opinion was relevant. - Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.

ilgi
relevant

How dare you say that's not relevant! - Onun konu ile ilgili olmadığını söylemeye nasıl cesaret edersin!

The content of his speech is not relevant to the subject. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgi
interesse
ilgi
concerns

What I have to say concerns everyone here. - Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.

This directly concerns him. - Bu doğrudan onu ilgilendiriyor.

ilgi
connecting link
ilgi
countenance
ilgi
pertinence
ilgi
solicitude
ilgi
bug
ilgi
involvement

Tom denied any involvement in the killing. - Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.

ilgi
rapport
ilgi
relationship

Tom isn't interested in a relationship. - Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.

My relationship with Tom is none of your business. - Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.

ilgi
liking
İlgi
ınterest

I found this book very interesting. - Bu kitabı çok ilginç buldum.

I had an interesting conversation with my neighbor. - Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.

ilgi
relation

My relationship with Tom is none of your business. - Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.

Tom isn't interested in a relationship. - Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.

ilgi
attachment
ilgi
reference

I apologize that I'm not able to give a better reference to this work. - Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.

I copied down several useful references on gardening. - Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.

ilgi
relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
ilgi
bearing
ilgi
connexion
ilgi
affinity
ilgi
chem. affinity
ilgi
curiosity
ilgi
connection

I have no connection the matter. - Konuyla hiçbir ilgim yok.

Two men have been arrested in connection with Tom's murder. - Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.

ilgi
respect

With respect to these letters, I think the best thing is to burn them. - Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.

With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company. - Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.

ilgi
relation, connection; relevance
ilgi
regard

Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this. - Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.

Do you have anything to say with regard to this matter? - Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?

ilgi
interest, concern
ilgi
relativeness
ilgi
sympathy
ilgi
sympathies
ilgi
tieup
ilgi
relatedness
Türkçe - Türkçe

ilgisizce teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

ilgi
Kimyasal şartlar eş veya birbirine çok yakın olduğunda ögelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik
ilgi
Dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi
ilgi
İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk
ilgi
Alaka

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.

ilgi
Belirli bir olay veya etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma
İlgi
nazarıdikkat
İlgi
alaka

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgisizce