içerme

listen to the pronunciation of içerme
Türkçe - İngilizce
containment
inclusion, containing
log. implication
inclusion
subsumption
implication
including
{i} consisting of
{i} comprising
inclusion of
içermek
{f} comprise
içermek
involve
içermek
contain

This beer contains 5% alcohol. - Bu bira %5 alkol içermektedir.

This dictionary contains about 40,000 headwords. - Bu sözlük yaklaşık 40.000 madde başı sözcük içermektedir.

içermek
include

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

Tom's duties include raking the leaves. - Tom'un görevleri yaprakları tırmıkla toplamayı içermektedir.

içermek
{f} cover
içermek
to include, to contain, to comprise, to cover, to involve, to embrace, to embody
içermek
incorporate
içermek
encapsulate
içermek
enclose
içermek
{f} number
içermek
embody
içermek
take something in
içermek
count in
içermek
apply
içermek
take in
içermek
encapsule
içermek
feature
içermek
count
içermek
apply to
içer
comprise
içer
{f} involved
içer
contain

I addressed the envelope containing the invitation. - Davet içeren zarfın üstüne adres yazdım.

His speech contained many fine phrases. - Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.

içer
involve

I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe. - Rüşvet içermeyen bir seçenek olduğuna eminim.

I took a speed-reading course and read War and Peace in twenty minutes. It involves Russia. - Ben hızlı okuma kursu aldım ve yirmi dakika içinde Savaş ve Barışı okudum. Bu Rusya'yı içeriyor.

içer
include

This financial audit also includes an evaluation of the company's assets. - Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.

Tom's duties include raking the leaves. - Tom'un görevleri yaprakları tırmıkla toplamayı içermektedir.

içer
{f} included

The uncut version of the DVD only included one extra scene. - DVD'nin kesilmemiş versiyonu sadece bir tane ekstra sahne içeriyordu.

The list included Tom. - Liste Tom'u içeriyordu.

içermek
carry
içermek
embrace
içer
comprising

The Kalmar Union, comprising Sweden, Denmark and Norway, broke apart in 1523. - İsveç, Danimarka ve Norveç'i içeren Kalmar Birliği, 1523'te ayrıldı.

anlam içerme
pregnancy
biyolojik madde içerme seviyesi
(Askeri) biocontainment level
içermek
subsume
içermek
implicate
içermek
inclose
içermek
incapsulate
içermek
(Hukuk) cover, incorporate
içermek
imply
içermek
log. to imply
içermek
span
içermek
to include, contain
içermek
store
Türkçe - Türkçe
İçermek işi, tazammun, ihtiva
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek: "Yarım Adam adlı romanı ise kültür yoğunluğu içeren değerli bir denemedir."- H. Taner
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek
içermek
Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek
İçermek
tazammun etmek
içerme