They expressed satisfaction with their lives.
- Hayatlarından memnun olduklarını ifade ettiler.
Lincoln's parents remained poor all their lives.
- Lincoln'un ebeveynleri tüm hayatları boyunca fakir kaldılar.
Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.
- Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Tom started to feel like his life wasn't worth living.
- Tom hayatı yaşamaya değmezmiş gibi düşünüyor.
Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
- Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
He had various experiences in his life.
- Onun, hayatında çeşitli deneyimleri vardı.
It was one of the best experiences of my life.
- Hayatımın en iyi tecrübelerinden biriydi.
Communism will never be reached in my lifetime.
- Hayatımda kominizme asla ulaşılmayacak.
When the Moon and Sun are in a perfect line, it is called a total eclipse. These are very rare. Most people only see one in their lifetime.
- Ay ve güneş mükemmel bir çizgi olduğunda buna tam tutulma denir.Bunlar çok nadirdir.Çoğu kişi hayatları boyunca bir tane görür.
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.
- Tom, anti-nükleer enerji hareketine hayatını adadı.
The only reason for the existence of a novel is that it does attempt to represent life.
- Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.
Unless a nation's existence is in peril, war is murder.
- Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.
The sun is essential to life.
- Güneş hayat için olmazsa olmazdır.
With the coming of spring, everything is gradually coming to life again.
- Baharın gelmesiyle birlikte her şey yavaş yavaş yeniden hayata dönüyor.
The elevators in a skyscraper are vital systems.
- Bir gökdelendeki asansörler hayati sistemlerdir.
Good nutrition is vital for an infant's growth.
- İyi beslenme bir bebeğin büyümesi için hayati önem taşımaktadır.
Tom's one big ambition in life was to become a race car driver.
- Tom'un hayatta büyük bir tutkusu bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
Tom had one big ambition in life. That was to become a race car driver.
- Tom'un hayatta büyük bir hırsı vardı. O bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
- Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
Mars'ta yaşam var mı?
- Mars'ta hayat var mı?