I got Mary to correct the errors in my composition.
- Mary'ye kompozisyonumdaki hataları düzelttirdim.
Tom was unaware of some errors he had made when translating an important document for his boss.
- Tom patronu için önemli bir belgeyi çevirirken, bazı hatalar yaptığının farkında değildi.
Tom worries about making mistakes at work.
- Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
Tom made some mistakes in the test.
- Tom testte bazı hatalar yaptı.
I didn't know that websites could have bugs.
- Web sitelerinin hataları olabileceğini bilmiyordum.
All bugs should be fixed today before we leave.
- Bugün biz ayrılmadan önce tüm hataların onarılması gerekir.
Everybody's fault is nobody's fault.
- Herkesin hatası, kimsenin hatası değildir.
By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
Don't be afraid to make a mistake.
- Hatalar yapmaktan korkmayın.
Don't make the same mistake again.
- Aynı hatayı tekrar yapma.
When did the error occur?
- Hata ne zaman meydana geldi?
Everybody laughed at his error.
- Herkes onun hatasına güldü.
To make mistakes is not always wrong.
- Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
It's very big of you to admit you're wrong.
- Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
Are you suggesting it's a design flaw?
- Tasarım hatası olduğunu mu ima ediyorsun?
This plan has no flaws.
- Bu planın hatası yok.
Why have you not inquired about the cause of the defect?
- Neden hatanın nedenini sormadın?
You always excuse your faults by blaming others.
- Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.
I love him despite his faults.
- Ben onun hatalarına rağmen onu seviyorum.
Everybody laughed at his error.
- Herkes onun hatasına güldü.
At last, he realized his error.
- En sonunda hatasını anladı.
Mistaking cadenza with decadence would be a great mistake.
- Kadenzi dekadenzle yapmak büyük hata olurdu.
You are to blame for the failure.
- Hata için sen suçlanacaksın.
Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
We are working to fix this bug.
- Bu hatayı düzeltmeye çalışıyoruz.
This annoying bug has finally been fixed.
- Bu can sıkıcı hata nihayet düzeltildi.
He always tries to trip people up.
- O her zaman insanların hatasını yakalar.
Be careful not to trip.
- Hata yapmamak için dikkatli ol.
You are to blame for the failure.
- Hata için sen suçlanacaksın.
He is to blame for the failure.
- Hata için o suçlanacak.
You need to stop goofing around.
- Etrafta hata yapmayı bırakmalısın.
Human beings often lack insight into their own faults and failings.
- İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
The budget appears to be inaccurate and unrealistic.
- Bütçe hatalı ve gerçek dışı görünüyor.
What shall we do with this delinquent girl?
- Bu hatalı kızla ne yapacağız?