Kaza onun şöhretine zarar verdi.
- That incident harmed his reputation.
Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
- It can harm your eyes to read in the sun's light.
Suçlamaları ispat edemediler.
- They could not prove their charges.
Suçlama doğru değildi.
- The charge was not true.
Telefonumu şarj etmem gerekiyor.
- I need to charge my mobile.
Cep telefonunu şarj etmeyi unutma.
- Don't forget to charge your cell phone.
Sana zarar vermek için bir şey yapmayacağıma sana söz veriyorum.
- I promise you I won't do anything to harm you.
Size zarar vermek istemiyoruz.
- We don't mean you any harm.
Tom'u incitmek isteyecek birinin farkında mısın?
- Are you aware of anyone who would want to harm Tom?
Seni asla incitmek istemedim.
- I never wanted to harm you.
Televizyonun çocuklara zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
- Do you think television does children harm?
Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
- It can harm your eyes to read in the sun's light.
Batarya tam olarak şarj oldu mu?
- Is the battery fully charged?
Güneş panelleri gün boyunca bataryaları şarj eder.
- The solar panels charge the batteries during the day.
Tom şu anda ağırlaştırılmış saldırı suçuyla yüz yüze.
- Tom currently faces charges of aggravated assault.
Saldırı ve darptan suçlandı.
- He was charged with assault and battery.
O iyilikten çok kötülük yapar.
- It does more harm than good.
O iyilikten daha çok kötülük yaptı.
- It did more harm than good.
Seni kim görevlendirdi?
- Who put you in charge?
Tom hâlâ resmî olarak görevde.
- Tom is still officially in charge.
... our troops in harm's way unless it is truly necessary ...
... festers, puts the most vulnerable people in our society in harm's way. Agreeing to disagree ...