harassing

listen to the pronunciation of harassing
İngilizce - Türkçe
(Askeri) (AIR) HAVADAN TACİZ: Kara muharebe sahasındaki bir hedefe, mania ateşi ve yakın hava desteği dışında yapılan taarruz. Bu taarruzdan maksat düşmanın muharebe müessiriyetini azaltmaktır
harass
{f} rahatsız etmek
harass
taciz etmek

Oğluna kızımı taciz etmekten vazgeçmesini söyle. - Tell your son to quit harassing my daughter.

harassing agent
(Askeri) TACİZ EDİCİ KİMYASAL MADDE: Tahriş edici gaz veya duman gibi, düşman kıtalarını maske takmaya mecbur eden; böylece, verimini azaltan kimyasal maddeler. Bu çeşit kimyasal maddelerde, yalnız tahriş edici tesir vardır. Zayiat verdirici kimyasal maddeler "casualty agent" ölümü intaç edecek derecede kuvvetlidir
harassing ambush
(Askeri) Taciz pususu
harassing and interdicting
(Askeri) taciz ve tecrit
harassing attack
(Askeri) TACİZ EDİCİ GAZ TAARRUZU: Kıtaları gaz maskesi takmaya ve koruyucu tedbirler almaya zorlamak için harp gazı buharının, belirli bir bölgeye devamlı olarak teksif edilmesi suretiyle yapılan uzun süreli taarruz
harassing attack
(Askeri) Taciz taarruzu
harassing concentration
(Askeri) TACİZ EDİCİ GAZ YOĞUNLUĞU: Maske takmaya mecbur eden gaz yoğunluğu. Bak. "concentration"
harassing fire
taciz ateşi
harassing fire
(Askeri) TACİZ ATEŞİ: Düşman kıtalarını rahatsız etmek, hareketlerini aksatmak ve zayiat tehdidi ile moralini çökertmek maksadı güden ateş. Bak. "fire"
harassing gas
(Askeri) TACİZ EDİCİ GAZ: Düşmanı maske takmaya veya gaza karşı korunmak için başka tedbirler almaya mecbur ederek faaliyetlerini aksatmak maksadıyla kullanılan harp gazı
harassing tactics
(Askeri) TACİZ TAKTİĞİ: Tahripten ziyade taciz ve geciktirme gayesi güden taktik. Örneğin; vur-kaç taktiğinde (hit and run tactics) yapıldığı gibi, mükerrer küçük taarruzlarla düşmanı rahatsız etmek
harass
(Askeri) TACİZ ETMEK: Baskınlar yapmak, muharebe gazları kullanmak, devamlı surette ateş açmak veya diğer şaşırtıcı hareketler yapmak suretiyle düşmanı bezdirmek
harass
yormak
harass
tacizde bulunmak
harass
tacizlik
harass
rahatsızlık

O, rahatsızlık değildi. - It wasn't harassment.

harass
izaç
harass
tekrarlı hücumlarla yormak
harass
bizar etmek
harass
balta
harass
balta olmak
harass
rahat vermemek
harass
rahat bırakmamak
harass
tedirgin etmek
harass
eziyet vermek
harass
taciz

İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz. - Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.

Bu adam beni taciz ediyor. - This man is harassing me.

harass
yor

İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz. - Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.

harass
usandırmak
harass
(askerî) aralıksız saldırılarla taciz etmek
box formation harassing ambush
(Askeri) Kutu düzeni taciz pususu
harass
{f} bezdirmek
harass
{f} ask. aralıksız saldırılarla taciz etmek
harass
{f} çok yormak
harass
{f} sıkmak
harass
{f} canına okumak
İngilizce - İngilizce
Present participle of to harass
{i} annoying, tormenting, pestering, provoking
harassing telephone calls
plural form of harassing telephone call
harassing fire
fire designed to disturb the rest of enemy troops and to curtail movement and to lower enemy morale
harassing fire
fire that is intended to lower the enemy's morale and prevent their movement
harassing tactics
methods used to torment someone or something
harass
To fatigue or to tire with repeated and exhausting efforts
harass
to put excessive burdens upon; to subject to anxieties
harass
To annoy endlessly or systematically; to molest
harass
to trouble with importunities, cares, or annoyances
harass
{n} a waste
harass
{v} to weary, tire, perplex
harass
To pester or annoy someone
harass
To fatigue; to tire with repeated and exhausting efforts; esp
harass
to weary by importunity, teasing, or fretting; to cause to endure excessive burdens or anxieties; sometimes followed by out
harass
annoy continually or chronically; "He is known to harry his staff when he is overworked"; "This man harasses his female co-workers
harass
annoy continually or chronically; "He is known to harry his staff when he is overworked"; "This man harasses his female co-workers"
harass
{f} bother, hassle, torment
harass
Refers to the act to annoy persistently
harass
In the definition of "take" in the Endangered Species Act, harass means an intentional or negligent act or omission which creates the likelihood of injury to wildlife by annoying it to such an extent as to significantly disrupt normal behavioral patterns, which include but are not limited to breeding, feeding, or sheltering
harass
If someone harasses you, they trouble or annoy you, for example by attacking you repeatedly or by causing you as many problems as they can. A woman reporter complained one of them sexually harassed her in the locker room
harass
Devastation; waste
harass
exhaust by attacking repeatedly; "harass the enemy" annoy continually or chronically; "He is known to harry his staff when he is overworked"; "This man harasses his female co-workers
harass
exhaust by attacking repeatedly; "harass the enemy"
harass
Worry; harassment
harassing