Kendi sorunlarınızla yüzleşecek kadar büyümüşsünüzdür.
- You're grown up enough to face your own problems.
Vay, nasıl da büyümüşsün!
- My, how you've grown!
Tom'un yetişkin bir kızı var.
- Tom has a grown daughter.
Çocuk bir yetişkine benziyordu.
- The boy looked like a grown-up.
Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
- Open-air markets sell food grown on local farms.
Tom yıllardır buğday yetiştirdi.
- Tom has grown wheat for many years.
Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
Bizim çocuklarımız olgun.
- Our children are grown.
Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.
- If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
- Tom was lucky to grow up bilingual.
Bitkilerin yetişmek için güneş ışığına ihtiyacı var.
- Plants need sunlight to grow.
Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
- Sandra has grown up to be a beautiful woman.
Onun çocukları büyüdü.
- His children have grown up.
Madem ki yetişkinsin, ne yapacağına karar vermek senin görevin.
- Now that you are grown-up, it is up to you to decide what to do.
Çocuk bir yetişkine benziyordu.
- The boy looked like a grown-up.
Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
Şu oğlan sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.
- That boy talks as if he were a grown up.
Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.
- It's difficult to grow anything in this soil.
Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.
- In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
- Love began to grow between the two.
Tatoebanın popülaritesi kurulduğu günden beri katlanarak artmaktadır.
- Tatoeba's popularity has been growing exponentially since the day of its inception.
Elektrikli araçların popülaritesi artmaktadır.
- Electric vehicles are growing in popularity.
Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
- Growing this thick mustache has taken me quite a while.
Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
- Tom has been growing a beard all summer.
Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
- I want to be a pilot when I grow up.
Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
- I want to be somebody when I grow up.
O, büyüdüğünde doktor olacak.
- He is going to be a doctor when he grows up.
Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
- You must not smoke till you grow up.
Bir ağacı büyütmek yıllar alır, ve ama onu kesmek saniyeler sürer.
- It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it.
What one was a farm was grown with trees.
The town grew smaller and smaller in the distance as we travelled.
A long tail began to grow from his backside.
He grows peppers and squash each summer in his garden.
We not only have to cultivate our home-grown talent better, but we also need to stimulate the flow of talent into our country.
... Settlements have grown into cities. ...
... box and say, "I'm a grown up. Let me choose who I trust”. Critically, Android lacks ...