gleich groß

listen to the pronunciation of gleich groß
Almanca - Türkçe
bir boyda
gleichgroß
(Ähnlichkeit) benzerlik; ~heitszeichen n müsavi isareti ~klang m ahenk, harmoni -kommen (j-m an et.) b-ne bsde esit olm.; b-le boy ölcüsebilmek; basabaş cikmak -laufend l. muvazi, mütevazi, paralel
gleichgroß
miskinlik, letarji, nemeläzimcilik ~heit / l. müsavat, esitlik
gleichgroß
(Regelmäßigkeit) ittirat, inti-zam. bir karar
gleichgroß
(uninteressant) aläkasiz; -^ ob ... oder ister ... ister; Dos ist mir ~. Bana hava hos. Bana viz gelir. ~ werden (gegen) bsden sogu-mak; -es Dahinleben habigaflet (va.); Das ist mir vollkommen ^. (bei Ablehnung von Einwänden) Ben sunu bunu bilmem. ~gültigkeit / l. läkaydi. kayitsizlik, ilgi-sizlik, hevessizlik, aldirmazilk, meraksizlik
gleichgroß
(synchron) senkron -lautend l. (Wörter) telaffuzu ayni olan; sestes, essesli
gleichgroß
önemsizlik
gleichgroß
(Texte) birbirine mutabik oten; — mit dem Original Asiina uygun -machen l. bsle yeksan (od. bir) etm.. tesviye etm
gleichgroß
bir boyda; ^ sein boyca akran olm. -gültig l. (desinteressiert) läkayt, kayitsiz, aldinssiz, ilgisiz, heves-siz, meraksiz, miskin
gleichgroß
(träge) letarjik, miskin. nemeläzimci
gleichgroß
maih. esitlemek ~macherei / pej. nivelman ~maß n l. tenasüp, tenazur, simetri
gleichgroß
(belanglos) ehernmiyetsiz
gleichgroß
pej. yeknesaklik, monotoni
İngilizce - Türkçe

gleich groß teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

equal
aynı düzeyde olmak
commensurate
uygun
equal
akran
equal
{f} yetişmek
commensurate
{s} oranlı
commensurate
münasip
commensurate
uygun/eşit
commensurate
{s} orantılı

Tom eğitimi ve tecrübesi ile orantılı bir iş bulmuştu. - Tom got a job commensurate with his training and experience.

commensurate
ölçüleri eşit otan
commensurate
{s} eşit
commensurate
commensurately uygun bir öIçü ile
equal
{s} aynı

Üniversite öğrencilerinin sıkı çalışmaları gerekir, ama aynı derecede onların aktif bir sosyal yaşam için de zaman ayırmaları gerekir. - College students should study hard, but equally they should also make time for an active social life.

Kanun herkes için aynıdır. - The law is equal for all.

equal
{s} dengeli
equal
{s} başabaş
equal
{f} bir olmak