Tom answered with a contemptuous laugh.
- Tom küçümseyici bir gülüşle cevap verdi.
She has a very beautiful laugh.
- Onun çok güzel bir gülüşü var.
The child captivates everyone with his sunny smile.
- Çocuk neşeli gülüşüyle herkesi cezbediyor.
I like the way she smiles.
- Onun gülüş tarzını seviyorum.
The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
The roses are in bloom.
- Güller çiçek açmışlar.
Don't laugh at him for making a mistake.
- Hata yaptığı için ona gülme.
A teacher should never laugh at his students' mistakes.
- Bir öğretmen öğrencilerinin hatalarına asla gülmemeli.
I can't stop laughing.
- Gülmemek elimde değil.
I could hardly resist laughing.
- Gülmeye karşı koyamadım.
I don't know whether to cry or to laugh.
- Ağlasam mı yoksa gülsem mi bilmiyorum.
His jokes made us laugh.
- Esprileriyle bizi güldürdü.