Onun mükemmel bir yazar olduğunu söylemek abartı değildir.
- It is no exaggeration to say that he is a first-rate writer.
Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Övünmek için değil ama oldukça yüksek bir IQ'ye sahibim.
- Not to brag, but I have a pretty high IQ.
Övünmek için değil ama ben oldukça zekiyim.
- Not to brag, but I'm pretty smart.
Zafer kazanmış olmakla övündü.
- He bragged of having won the victory.
Ne kadar iyi yemek pişirdiği hakkında övünür.
- She brags about how well she can cook.
Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Tom yeni telefonuyla böbürlendi.
- Tom bragged about his new phone.
Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.
- Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
O genellikle övünmez.
- He usually doesn't brag.
A first rate restaurant should offer wonderful food with wonderful service.