familiar through use; usual; accustomed

listen to the pronunciation of familiar through use; usual; accustomed
İngilizce - Türkçe

familiar through use; usual; accustomed teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

used
{s} kullanılmış

Çocuk hırsızlarının ona yapmasını söyledikleri gibi Tom işaretlenmemiş, kullanılmış paralar halinde bir milyon dolar topladı. - Tom put together one million dollars in unmarked, used bills as the kidnappers had told him to do.

Kullanılmış bir araba almam çok zor. - I cannot afford buying a used car.

used
{s} kullanılmış; elden düşme, eski: He sells used books. Eski kitap satıyor. I don't want a used car. Kullanılmış araba istemem
used
{f} kullan

Doğum kontrolü için bir prezervatif kullandın, değil mi? - You used a condom for birth control, right?

Spor salonu, tören için kullanıldı. - The gym is used for the ceremony.

used
eskiden

Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır? - Is eating fish as healthy now as it used to be?

Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum. - Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.

used
tükenmek
used
alışkın

O uzun mesafe yürümeye alışkın. - He is used to walking long distances.

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to keeping early hours.

used
kullanılan

Ağ televizyonda kullanılan saygısız dil küçük çocuklu ebeveynlerin kabloluya abone olmayı istememelerine sebep oluyor. - The profane language used on network television makes many parents with young children not want to subscribe to cable.

O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. - It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.

used
eski

Futbol Japonya'da eskisinden daha popüler. - Soccer is more popular in Japan than it used to be.

Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum. - Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.

used
(to ile) alışkın
used
yap(mak)
used
{s} to -e alışık, -e alışkın: I'm used to it. Ona alışığım
used
eskiden olduğu kadar

Tom eskiden olduğu kadar sıska değil. - Tom isn't as skinny as he used to be.

Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır? - Is eating fish as healthy now as it used to be?

used
He used to come at eight Eskiden saat sekizde gelirdi
used
be used up çok yorulmak
used
idi

Tom bir özel eğitim öğretmeni idi. - Tom used to be a special education teacher.

Biz eskiden komşu idik. - We used to be neighbours.

used
bitkin hale gelmek
used
alışık

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir. - Tom isn't used to walking barefooted.

Askerler tehlikeye alışıktırlar. - Soldiers are used to danger.

İngilizce - İngilizce
used

Nobody's ever taught you how to live out on the street and now you're gonna have to get used to it.

familiar through use; usual; accustomed