Ondan uzun zaman haber alamadılar.
- They haven't heard from him in a long time.
Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
- His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.
Oda uzun süredir boş.
- The room has been empty for a long time.
Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
- It will take a long time to suppress the revolt.