Açıkçası, o suçlanacak.
- Obviously, he is to blame.
Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
- Logic is obviously your strong point.
Bir şey apaçık yanlış.
- Something's obviously wrong.
Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
- We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
Tom açıkçası bilmiyor.
- Tom obviously doesn't know.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
- Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
- Tom obviously doesn't like Mary.
Belli ki, Tom'un aklında çok şey vardı fakat problemlerimizde bize yardım etmesi için biraz zaman harcamasını rica etmekten başka seçeneğim yoktu.
- Obviously, Tom had a lot on his mind, but I had no choice but to ask him to spend some time helping us with our problems.
Tom besbelli üzgündü.
- Tom was obviously upset.
Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor.
- Tom wants to help, but obviously can't.
Hatalar açık olarak yapıldı.
- Mistakes have obviously been made.