yaklaşmak

listen to the pronunciation of yaklaşmak
Turkish - English
approach

The horse did not want to even approach the trailer. - At, römorka bile yaklaşmak istemedi.

The president is difficult to approach. - Başkana yaklaşmak zordur.

approximate
come on
come up
be pushing
get close

I want to get closer to you. - Ben sana yaklaşmak istiyorum.

draw on
draw near
to approach, draw near (to); to come close (to)
to approach, to near, to draw near, to come near; to approximate, to verge on
draw close
near

I don't want to go near Tom. - Tom'a yaklaşmak istemiyorum.

I don't want to go near her. - Ona yaklaşmak istemiyorum.

step up
bear down on
draw
go on for
walk-up
get warmer
get hotter
verge
walk up to
(yaş) push
to have sexual intercourse (with), have sex (with)
come near
converge
come close to
close

Tom has halitosis and his friends are reluctant to get too close to him. - Tom'un ağız kokusu var ve arkadaşları ona çok yaklaşmak için isteksiz.

I want to get closer to you. - Ben sana yaklaşmak istiyorum.

neighbor
(deyim) gain on
edge

It would be dangerous to go too near the edge of the cliff. - Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.

close in
verge on
close in on
step closer
(Fiili Deyim ) draw nigh
walk up
yaklaşma
approach

We should approach this problem from different angles. - Bu soruna farklı açılardan yaklaşmalıyız.

Don't let him approach. - Onun yaklaşmasına izin verme.

yavaş yavaş yaklaşmak
work round to
yavaş yavaş yaklaşmak
work around to
birbirine yaklaşmak
converge
gizlice yaklaşmak
sneak up
gizlice yaklaşmak
sneak up on
yaklaş
(Bilgisayar) zoom in
yaklaş
(Bilgisayar) zoom
yaklaş
{f} near

He's offended at the slightest thing, he takes exception to nearly everything we say to him. - O en ufak bir şeye darılıyor, ona söylediğimiz yaklaşık her şeye itiraz ediyor.

Don't come near me. I have a cold. - Bana yaklaşma, soğuk almışım.

yaklaş
{f} approach

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

He is a hard man to approach. - O yaklaşması zor bir adamdır.

yaklaş
{f} approximate

The story approximates to historical truth. - Hikaye tarihsel gerçeğe çok yaklaştı.

Dogs breathe approximately 30 times a minute. - Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.

yaklaş
come near

He does not let the opponent come near him. - O, rakibin ona yaklaşmasına izin vermez.

Don't come near me. I have a cold. - Bana yaklaşma, soğuk almışım.

yaklaş
{f} nearing

The end of my probation period is nearing. - Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.

We're slowly nearing the end. - Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.

yaklaşma
imminence
Yaklaşma
convergence
birbirine yaklaşmak
close up
gerçeğe yaklaşmak
get warmer
gizlice yaklaşmak
cat foot
olumlu yaklaşmak
take a bright view of
olumlu yaklaşmak
find favourable
olumsuz yaklaşmak
take a dim view of
sessizce yaklaşmak
(Dilbilim) creep up on
sessizce yaklaşmak
stalk
sona yaklaşmak
approach the end
sonuca yaklaşmak
get hotter
sonuna yaklaşmak
wane
temkinli yaklaşmak
act with deliberation
yaklaşma
coming

His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards. - Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.

yaklaşma
oncoming
yaklaşma
(Hukuk) approximation
yaklaşma
access
yaklaşma
merging
çözüme yaklaşmak
get hotter
şehre yaklaşmak
approach the city
Turkish - Turkish
Arada az bir aralık kalacak biçimde ilerlemek, aradaki uzaklığı azaltmak veya büsbütün ortadan kaldırmak için ileri gitmek
Benzemek, andırmak, uygun olmak
Zaman veya yer için arada az bir aralık kalacak biçimde ilerlemek, aradaki uzaklığı azaltmak veya büsbütün ortadan kaldırmak için ileri gitmek: "Saat sekiz buçuğa yaklaşıyordu."- S. F. Abasıyanık
Yakınlaşmak
Yakınlaşmak: "Aydın vapuru geçmiş, Kınalı önlerine yaklaşıyor."- S. M. Alus
Bir konuyu, bir sorunu ele alarak değerlendirmek
uğramak
Yaklaşma
iktiran
yaklaşma
Yaklaşmak işi, iktiran
yaklaşma
(Osmanlı Dönemi) takarrüb
yaklaşmak
Favorites