Mary küçükken oyuncak düdük çalardı.
- Mary played the tin whistle when she was young.
Onlar düdük sesini duyduklarında son hızla başladılar.
- On hearing the whistle, they started at full speed.
O köpeği için ıslık çaldı.
- He whistled for his dog.
Tom nehir boyunca yürürken bir melodiyi ıslıkla çaldı.
- Tom whistled a tune as he walked along the river.
Onlar düdük sesini duyduklarında son hızla başladılar.
- On hearing the whistle, they started at full speed.
Islık çalmasına izin verme.
- Don't let him whistle.
O yürürken ıslık çaldı.
- He whistled as he walked.
A bullet whistled past.
We soldiers changed into our No.1 dress uniforms, Sid into his best whistle and we set off for the church.