tutku

listen to the pronunciation of tutku
Turkish - English
(isim) Passion

Most people are very passionate about something. - Çoğu insan bir şey hakkında çok tutkuludur.

She has a passion for cake. - Onun pasta tutkusu var.

desire

Jane must stop giving way to her desire for chocolate. - Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.

She has a desire to be wealthy. - Onun zengin olmak için bir tutkusu var.

fervour
craving
aspiration
calling
(Muzik) erotic
fervor
urge
ambition

He had the ambition to be prime minister. - Başbakan olma tutkusunu taşıyordu.

His ambition is to be a lawyer. - Onun tutkusu bir avukat olmaktır.

fervency
rage
indulgence
cult

Tatoeba is not a cult. - Tatoeba bir tutku değildir.

passion, ambition, craving, aspiration ihtiras
dotage
pash
crush
penchant
addiction
bug
fad

Fadil was making an effort to share Layla's passions. - Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.

yen
compulsion
aspirational
tutku ile
(Muzik) erotic
tutku nesnesi
(Pisikoloji, Ruhbilim) limerent object
garip tutku
crotchet
günahkâr tutku
demon
Turkish - Turkish
Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç, ihtiras: "Tutkum dudaklarım, yeşilce gülmeye / Yağmur duvarından bir bir dökülmeye."- F. Halıcı
Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç
İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras
İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku: "Tiyatro onda bir tutku, bir saplantı olmuştu."- H. Taner
ihtiras
tutku
Favorites