to harden; to toughen; to make hardy

listen to the pronunciation of to harden; to toughen; to make hardy
English - Turkish

Definition of to harden; to toughen; to make hardy in English Turkish dictionary

endure
{f} dayanmak
endure
katlanmak

Çaresi yoksa katlanmak gerekir. - What can't be cured must be endured.

Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın. - You have to endure a lot of hardships in life.

endure
tahammül etmek
endure
{f} sürmek
endure
{f} sabretmek
endure
kaldırmak
endure
acıya katlanmak
endure
sebat etmek
endure
dayan

Göçmenler fiziksel ve ruhsal acıya dayandılar. - The emigrants have endured physical and mental pain.

O, uzun bir yolculuğa dayanabilir mi? - Can she endure a long trip?

endure
uzun süre etkisini ve gücünü korumak
endure
uzun süre dayanmak
endure
çekmek
endure
{f} dişini sıkmak
endure
kal/katlan
endure
{f} var olmak
endure
{f} devam etmek
endure
{f} durmak
English - English
endure