to endow with an estate

listen to the pronunciation of to endow with an estate
English - Turkish

Definition of to endow with an estate in English Turkish dictionary

estate
{i} malikâne
estate
arsa
estate
(Ticaret) taşınmazlar
estate
(Kanun) bırakıt
estate
(Ticaret) mülk geliri
estate
(Ticaret) mal varlığı

Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı. - He settled part of his estate on his son Robert.

Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı. - He left part of his estate to his son Robert.

estate
mülk

Sami, Mısır'da bir mülk bıraktı. - Sami left an estate in Egypt.

Leyla, Teksas'ta büyük bir mülke sahipti. - Layla owned a huge estate in Texas.

estate
ölen kimseden kalan mal varlığı
estate
arazi

Tom amcasının arazisini miras olarak aldı. - Tom inherited his uncle's estate.

estate
emlak
estate
(isim) mülk, emlâk, malikâne, arazi, varlık, miras, aşama, sınıf, durum, hal
estate
{i} hal
estate
{i} miras

Tom oğlunun onun gayrimenkulunu miras olarak almasını diliyor. - Tom wishes for his son to inherit his estate.

Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı. - My sixty-year-old aunt inherited the huge estate.

estate
{i} varlık
estate
itibar
estate
yüksek mertebe
estate
konak
estate
{i} huk. tereke, bırakıt
English - English
estate
to endow with an estate

    Hyphenation

    to en·dow with an es·tate

    Turkish pronunciation

    tı endau wîdh ın îsteyt

    Pronunciation

    /tə enˈdou wəᴛʜ ən əˈstāt/ /tə ɛnˈdaʊ wɪð ən ɪˈsteɪt/
Favorites