Ben işleri karıştırmak istemiyorum.
- I don't want to stir things up.
Haber büyük bir heyecan yarattı.
- The news caused a huge stir.
Haber heyecan yaratıyor.
- The news is creating a stir.
Tom ortalığı karıştırmaya çalışıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be trying to stir up trouble.
Pilavı karıştırmazsan onu yakarsın.
- If you don't stir the rice, it will burn.