He likes anything sweet.
- O, tatlı olan herhangi bir şeyden hoşlanır.
I want something sweet.
- Tatlı bir şey istiyorum.
Have a satsuma for dessert.
- Tatlı olarak bir satsuma al.
I've ordered you some dessert.
- Sana biraz tatlı ısmarladım.
Tom fell in love with a pretty girl.
- Tom tatlı bir kıza aşık oldu.
Tom married a very pretty girl.
- Tom çok tatlı bir kızla evlendi.
The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
- Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
Oranges are sweeter than lemons.
- Portakallar limonlardan daha tatlıdır.
I like to eat sweets.
- Tatlı yemeyi severim.
Not being able to eat sweets is an extremely painful thing.
- Tatlı yiyememek oldukça acı verici bir şey.
She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
- O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
This flower smells beautiful.
- Bu çiçek tatlı kokuyor.
Humphrey is a softly-spoken person.
- Humphrey tatlı dilli bir kişidir.
Layla was very charming and soft-spoken.
- Leyla çok çekici ve tatlı dilliydi.
Are you tired, sweetie?
- Yorgun musun, tatlım?
Tom is a sweetie pie.
- Tom bir tatlı pastadır.
Gao Dao is usually really suave, but he seems completely smitten in front of his girlfriend.
- Gao Dao genellikle gerçekten tatlı ama o, kız arkadaşının önünde tamamen abayı yakmış görünüyor.
She has a delightful sense of humor.
- Tatlı bir mizah duygusu var.
He has a mellifluous voice.
- Onun tatlı bir sesi var.
Layla was very charming and soft-spoken.
- Leyla çok çekici ve tatlı dilliydi.
Tom is soft-spoken and polite.
- Tom tatlı dilli ve kibar.
He bought far too many sweet potatoes.
- O çok fazla tatlı patates aldı.
We ate baked sweet potatoes.
- Biz pişmiş tatlı patates yedik.
Fish such as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
Such fishes as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
I am eating a doughnut.
- Bir tatlı çörek yiyorum.
Let's get a doughnut.
- Bir tatlı çörek alalım.
I can't resist sweet things.
- Tatlı şeylere dayanamam.
He doesn't care for sweet things.
- O, tatlı şeyleri sevmiyor.