tamam

listen to the pronunciation of tamam
Turkish - English
okay

Why is it okay for boys, but not for girls? - Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?

Okay, Tom, you can open your eyes now! - Tamam, Tom şimdi gözlerini açabilirsin!

yes

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

Yes, you're quite right. - Evet, sen tamamen haklısın.

OK
ready

Please be ready in about half an hour, okay? - Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?

We're not totally ready yet. - Biz henüz tamamen hazır değiliz.

allright
(Argo) okey-dokey
the whole

He bought the whole nine yards. - O, dokuz yardın tamamını satın aldı.

Tom remained wide awake the whole night. - Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.

(Bilgisayar) finish

It is utterly impossible to finish the work within a month. - Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.

Have you finished the papers? - Belgeleri tamamladın mı?

over

I wish this was all over. - Keşke bu tamamen bitse.

Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her. - Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.

right

I am quite all right now. - Ben şimdi tamamen iyiyim.

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

intact
done!

He has done the work completely. - O, işi tamamen yaptı.

Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing. - Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.

very well then
all right

All right. I'll accept your offer. - Tamam, önerinizi kabul edeceğim.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

exact

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

That's exactly what I expected to happen. - Bu tamamen olmasını beklediğim şey.

ok, ok
roger that
to a tee
(Argo) good-oh
(deyim) it's all right

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

well

I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say. - Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.

Tom can understand perfectly well. - Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

well and good
full

The cherry trees are in full blossom. - Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.

He fully realizes that he was the cause of the accident. - Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.

(Bilgisayar) fixed
gross
complete, not lacking in any part
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

mature
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
yeah

Everybody pulled their socks up, yeah. - Herkes aklını başına devşirdi, tamam.

Oh yeah, I totally agree. - Oh evet, ben tamamen katılıyorum.

precisely
finished

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

that's all right
complete

He was completely absorbed in his work. - Tamamen işine dalmıştı.

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

O.K.!/All right!/Very well!
rightoh
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
exactly

That's exactly what I expected to happen. - Bu tamamen olmasını beklediğim şey.

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

alright

Alright, mom, I get it! - Tamam, anne, bunu anlıyorum!

If you need anything, you can call, alright? - Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?

righto
roger
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
it's a deal
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
according to Hoyle
ready; complete; finished
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
agreed
ok!

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

OK, what would you like advice on? - Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?

correct

She has finished correcting the exercises. - Alıştırmaları düzeltmeyi tamamladı.

You are entirely correct; habits play a very large role in people's lives. - Sen tamamen doğru söylüyorsun; alışkanlıklar insanların hayatında çok büyük rol oynar.

okey
is up
time is up
eact
{s} done

I think our work here is done. - Sanırım buradaki işimiz tamam.

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

tamam olmak
to be completed
tamam olmak
over
tamam olmak
be over
tamam olmak
be completed
tamam olmak
end
tamam olmak
completed
tamam!
there
tamam!
very good!
tamam! komutu
(Askeri) on
tamam
okay
tamam canım
all right honey
tamam canım
yes my dear
tamam canım
all right love
tamam etmek
1. to complete, finish, terminate. 2. (Konuşma Dili) to kill; to bump (someone) off
tamam gelmek
to be just right for, suit (someone) to a T
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) what then?
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) aye what then
tamam olarak
maturely
tamam olmak
to end, to be over
tamam olmak
1. to be ready; to be finished. 2. to end, come to an end
tamam olmama
incompletion
tamam yardımı
(Bilgisayar) help for ok
tamam, efendim
very good, sir!
tamam-değiştir
(Bilgisayar) ok-changeit
goldie tamam
(Askeri) goldie lock
tamamlar
complete
belge tamam
(Bilgisayar) document done
bu iş tamam
that takes care of that
dilbilgisi tamam
(Bilgisayar) gram completed
ifadesi tamam olmak
slang to be finished, be all washed up
kârını tamam etmek
colloq . to murder, kill
kısmen tamam
(Bilgisayar) partial ok
makine tamam
(Askeri) finished with engine
vakit tamam
time is up
vakit tamam
time's up
şimdi tamam
aha
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
Evet, peki, olur!
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
Bütün, tüm
Tamamlanmış, bitmiş
Eksiksiz
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı
tamam olmak
Sona ermek, tamamlanmak
tamam
Favorites