Biz biraz tavuk çorbası yedik.
- We had some chicken soup.
Çorbamda bir kıl var.
- There's a hair in my soup.
Bir şey yiyemeyecek kadar çok heyecanlıyım.
- I'm too excited to eat anything.
O kadar heyecanlıydım ki uyuyamadım.
- I was so excited that I could not fall asleep.
Onun tur vuruşu kalabalığı heyecanlandırdı.
- His home run excited the crowd.
Zafer bizi heyecanlandırdı.
- The victory excited us.
Stadyumda bir sürü coşkulu taraftar vardı.
- There were a lot of excited fans in the stadium.
Tom bir şeyden heyecanlanmıştı.
- Tom was excited about something.
Sen çok heyecanlanmış olmalısın.
- You must be very excited.
Pho is a traditional Vietnamese soup.