savunmasız

listen to the pronunciation of savunmasız
Turkish - English
defenseless

Layla killed innocent and defenseless babies. - Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.

The actions she took were too careless, and she was left defenseless. - Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.

vulnerable

You're vulnerable right now. - Şu anda savunmasızsın.

We're still vulnerable. - Biz hâlâ savunmasızız.

undefended
unguarded
indefensible
defenceless [Brit.]
defenceless
helpless
naked
savunmasız bırakma suçu
mayhem
savun
{f} advocate

He advocated abolishing class distinctions. - O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.

He advocated the reduction of taxes. - Vergilerin azaltılmasını savundu.

savun
{f} defending

I was defending myself. - Kendimi savunuyordum.

We are defending the same cause. - Biz aynı nedeni savunuyoruz.

savun
defend

I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it. - Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.

Paris did her best to defend her liberties. - Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.

savun
argue for
savun
stick up for

I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting. - Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.

Turkish - Turkish

Definition of savunmasız in Turkish Turkish dictionary

SAVUNMASIZ
Savunma gücü olmayan
savunmasız
Favorites