sabunlu

listen to the pronunciation of sabunlu
Turkish - English
soapy; covered with soap; chem. saponated
soapy, with soap
soapy

Don't touch me with your soapy hands. - Sabunlu ellerinle bana dokunma.

Tom washed the lenses of his glasses with warm, soapy water and dried them on a cloth. - Tom, gözlüğünün camlarını ılık, sabunlu suyla yıkayıp onları bir bezle kuruttu.

saponaceous
sudsy
sabun
soap

The soap hurt my eyes. - Sabun gözlerimi acıttı.

He blew soap bubbles. - O, sabun kabarcıklarını üfledi.

sabunlu dinkleme
soap milling
sabunlu olma
soapiness
sabun
face soap
Sabun
(Tıp) sapo
sabun
cleanse
sabun
{i} cleanser
Turkish - Turkish
İçinde sabun eritilmiş
Sabun sürülmüş fakat durulanmamış
Sabun
(Osmanlı Dönemi) TADBİS
Sabun
gilli
Sabun
(Osmanlı Dönemi) TADBAS
sabun
Bu maddenin kalıp durumunda olan biçimi
sabun
Kirli ve yağlı şeyleri temizlemekte kullanılan, türlü yağlarla alkaliler birleştirilerek yapılan madde