sığmak

listen to the pronunciation of sığmak
Turkish - English
to fit into
squeeze
to fit into (a container or place)
fit into
cover
burrow
sığ
shallow

After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave. - Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.

The river was shallow at that point. - Nehir o noktada sığdı.

sığ
superficial

You're just so superficial and shallow. - Sen sadece çok yüzeysel ve sığsın.

Sığ
ity
sığ
fordable
sığ
shoaly
Turkish - Turkish
Bir kaba, bir yere bütünüyle girebilmek veya içinden geçebilmek: "Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar?"- B. R. Eyuboğlu
Uygun olmak
Bir kaba, bir yere bütünüyle girebilmek veya içinden geçebilmek
Uygun olmak: "Kin başka, aşk başkadır, kızım! Muhabbete cinayet sığmaz."- Ö. Seyfettin
girmek
sığ
Derinliği az
sığ
Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan (göl, deniz, akarsu vb.): "Mercan adaları sığ bir kayalığın etrafını alırlar."- S. F. Abasıyanık
sığ
Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan
sığ
Dibi yüzeyinden veya ağzından yakın olan
sığ
Ayrıntıya inmeyen, yeterli olmayan, yüzeyde kalan
sığma
Sığmak işi veya durumu
sığmak
Favorites