on duty

listen to the pronunciation of on duty
English - Turkish
(Fiili Deyim ) görev beşında , nöbette
nöbetçi

Polis o gün nöbetçiydi. - The policeman was on duty on that day.

nöbetçi olmak
iş başında
nöbette
görevde bulunmak

üniversite hayatım boyunca fakülte başkanlığı gibi görevlerde bulundum.

görev başında

Şimdi görev başında olmam gerekiyor. - I'm supposed to be on duty now.

Görev başında sigara içmesen iyi olur. - You had better not smoke while on duty.

görevde

Güvenlik görevlisi gece boyunca görevdeydi. - The guard was on duty all night.

Sabah dokuzdan akşam beşe kadar görevdeyim. - I'm on duty from 9:00 a.m. to 5:00 p.m.

görevli

Bay Joel şimdi görevlidir. - Mr. Joel is now on duty.

Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti. - The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.

vazifeli
at work
çalışırken

Tom'u çalışırken gördüm. - I've seen Tom at work.

Tom çalışırken Fransızca konuşmak zorunda. - Tom has to speak French at work.

at work
iş başında

Babam şimdi hastanede iş başında. - My father is now at work at the hospital.

Çalışma odasında hâlâ iş başında. - He is still at work in the workroom.

at work
işte

Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum. - I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.

İşte daha az ve evde daha çok zaman geçirmek istiyorum. - I'd like to spend less time at work and more time at home.

English - English
actively engaged in an assigned task, duty or occupation
at work
performing or scheduled for duties; "I'm on from five to midnight"; "Naval personnel on duty in Alaska"; "her on-duty hours were 11p m to 7 a m "
on duty
Favorites