of all living (by way of emphasis)

listen to the pronunciation of of all living (by way of emphasis)
English - Turkish

Definition of of all living (by way of emphasis) in English Turkish dictionary

alive
canlı

Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız. - We've got to catch the lion alive.

Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı. - The fish he caught yesterday is still alive.

alive
{s} diri

O ölü mü yoksa diri mi? O ölü. - Is he alive or dead? He's dead.

Yılan diri mi yoksa ölü mü? - Is the snake alive or dead?

alive
{s} sağ

Yılan sağ mı yoksa ölü mü? - Is the snake alive or dead?

Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum. - I can't help thinking my father is still alive.

alive
{s} hayat dolu

Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu. - The place was alive with creative young people.

alive
hayatta olmak

Bakım hayatta olmak anlamına gelir. - Caring means being alive.

Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı. - Tom certainly is lucky to be alive.

alive
dirimli
alive
hareketli
alive
yaşam dolu
alive
{s} farkında

Biz ne olduğunun farkındaydık. - We were alive to what was going on.

Ben tamamen tehlikenin farkındaydım. - I was fully alive to the danger.

alive
şevkli
alive
alive with bees arı dolu
alive
{s} hayatta

Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam. - If it weren't for her help, I would not be alive now.

Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı. - If it hadn't been for you, he would still be alive.

alive
{s} yaşayan

Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır. - Elephants are the largest land animals alive today.

Yaşayan en uzun adam Carl'dır. - Carl is the tallest man alive.

alive
{s} elektrik yüklü
alive
sevinçli
alive
Man alive I argo Hey mübarek I
English - English
alive