meclis

listen to the pronunciation of meclis
Turkish - English
parliament

Mary has always been left-leaning, but since she's got a seat in parliament for the Left Party, she has become a media star with her radical critique of capitalism. - Mary her zaman sol eğilimli olmuştur, ama o Sol Parti için mecliste bir koltuğa sahip olduğundan beri, o, ​​radikal kapitalizm eleştirisi ile bir medya yıldızı oldu.

Turkey has passed very important reform packages in Parliament during the European Union (EU) process. - Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecinde çok önemli reform paketlerini Meclis' ten geçirdi.

council

I've been on the city council for five years. - Ben beş yıldır belediye meclisindeyim.

The councilor tabled a number of controversial motions. - Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.

assembly

The assembly voted to protest against any nuclear armament. - Meclis herhangi bir nükleer silahlanmaya karşı protesto etmek için oy kullandı.

Congress

Both houses of Congress approved Jefferson's proposal. - Kongre'nin her iki meclisi Jefferson'un teklifini onayladı.

the Turkish Grand National Assembly
assemblage
soviet
continental
social gathering
agora
chamber
gathering
parliamentary

The parliamentary session was canceled. - Meclis oturumu iptal edildi.

meeting, gathering (for business or pleasure)
assembly, council, board; Turkish Grand National Assembly; social gathering
majlis
all those present (at a meeting or gathering)
house

The House voted three weeks later. - Meclis üç hafta sonra oy kullandı.

The House voted thirty-three times. - Meclis otuz üç kez oylama yaptı.

divan
convocation
board
assembly; council; (administrative) board
diet

Legislators in the Diet are struggling to find a solution to the problem. - Meclisteki milletvekilleri soruna bir çözüm bulmak için mücadele ediyorlar.

The Diet will meet on Tuesday. - Meclis salı günü toplanacak.

(Hukuk) council, assembly, chamber
parliamentarian
(Kanun) conseil
junta
conclave
synod
meclis başkanı
speaker
meclis üyesi
councilor

The councilor tabled a number of controversial motions. - Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.

meclis genel kurulu
(Politika, Siyaset) plenary session
meclis üyesi
(Politika, Siyaset) member of parliament

He was elected a member of parliament. - O bir meclis üyesi seçildi.

meclis başkanlığı
(Politika, Siyaset) speaker’s office
meclis binası
parliament building
meclis konuşması
(Politika, Siyaset) congress speech
meclis konuşması
(Politika, Siyaset) parliament speech
meclis kurmak
to have a meeting; to get together (for business or pleasure). M
meclis oturumu
Congress
meclis oturumu ertelemek
prorogate
meclis salonu
council chamber
meclis seçimi
(Politika, Siyaset) constituency elections
meclis soruşturması
parliamentary inquiry
meclis üyesi
councillor, councilor
meclis üyesi
Assembly man
meclis üyesi
(Hukuk) councillor
meclis üyesi
congressman
meclis-i umumi
(Politika, Siyaset) the general assembly
kanunlaştırmak (meclis)
(Politika, Siyaset) adopt
tezkere (meclis)
(Politika, Siyaset) resolution
meclis üyesi
lawmaker

She is a famous Philadelphia lawmaker. - O ünlü bir Philadelphia meclis üyesidir.

meclis üyesi
law maker
meclis üyesi
councilman
meclis üyesi
legislator
meclis üyesi
council member
ad hoc meclis
(Politika, Siyaset) ad hoc assembly
bayan meclis üyesi
(Politika, Siyaset) assemblywoman
belediye meclis üyesi
alderman
dini meclis toplantısı
chapter
ikinci meclis
(Politika, Siyaset) second chamber
ikinci meclis
(Politika, Siyaset) second chambers
kurucu meclis
constituent assembly
kurucu meclis
constitutional assembly, constitutional convention
ortak meclis
(Hukuk) common assembly
ulusal meclis
(Politika, Siyaset) national assembly
özel meclis
privy council
Turkish - Turkish
Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için yapılan toplantı ve bu toplantının yapıldığı yer, şura
Dostlar toplantısı: "Meclisi aranan, hoş sohbet, coşkulu, şair ruhlu bir insandı."- H. Taner
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kısaltılmışı
Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için bir araya gelmiş kimseler topluluğu
Dostlar toplantısı
Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için bir araya gelmiş kimseler topluluğu: "Yemekten sonra meclis gruplara ayrılmıştı."- P. Safa
divan
MECLİS
(Osmanlı Dönemi) Görüşülecek bir mes'ele için bir araya gelmiş insan topluluğu
MECLİS
(Osmanlı Dönemi) Oturulacak, toplanılacak yer
MECLİS
(Osmanlı Dönemi) Devlet işlerini görüşmek üzere Millet Vekillerinin toplandıkları büyük bina
meclis araştırması
Belli bir konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bilgi edinmek için yapılan inceleme
meclis
Favorites