Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.
- Art is not a luxury, but a necessity.
Lüks içinde yaşarlardı.
- They used to live in luxury.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
O, lüks bir hayat sürdü.
- He led a life of luxury.
Lüksemburg'u ziyaret etmek istiyorum.
- I want to visit Luxembourg.
Lüksemburg Bahçelerini ziyaret edin!
- Visit the Luxembourg Gardens!