Tom'un kararı bir kargaşaya neden oldu.
- Tom's decision caused an uproar.
Bütün kasaba bir kargaşa içindeydi.
- The whole town was in an uproar.
Arka planda çocukların gürültüsünü duyuyorum.
- I hear the hubbub of the children in the background.
Tom gürültülü bir şekilde güldü.
- Tom laughed uproariously.