limanları

listen to the pronunciation of limanları
Turkish - English
harbors
third-person singular of harbor
liman
port

Could you show me the way to the port? - Bana limana giden yolu gösterir misiniz?

The storm will make it impossible for the ship to leave port. - Fırtına geminin limandan ayrılmasını imkansız hale getirdi.

liman
harbor

The island has a fine harbor. - Adanın güzel bir limanı var.

Sydney has a beautiful natural harbor. - Sydney'in güzel bir doğal limanı vardır.

liman
harbour

The ship anchored in the harbour and unloaded its goods. - Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.

The police found Tom's body floating in the harbour. - Polis, Tom'un vücudunu limanda yüzerken buldu.

liman
{i} haven
liman
{i} seaport

Odessa and Sebastopol are seaports on the Black Sea. - Odessa ve Sivastopol Karadeniz'de limandır.

liman
dockage
liman
dock

The girl was gazing at the dock. - Kız limana bakıyordu.

sevkiyat limanları
(Askeri) destinations
liman
anchorage
Liman
dockside
liman
ports

Many ports are in the east. - Pek çok limanlar doğudadır.

Hundreds of ships left American ports. - Yüzlerce gemi Amerikan limanlarından ayrıldı.

liman
harbour [Brit.]
liman
harbour, harbor, port
liman
roadstead
English - English
Turkish - Turkish

Definition of limanları in Turkish Turkish dictionary

Liman
mina
Liman
mersa
liman
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine uygun kuruluşları olan doğal veya yapay sığınak
liman
Sessiz, sakin bir ortam
liman
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınak: "On beş gün sonra, geldiği gibi büyük törenle limanımızdan ayrıldı."- H. Taner
limanları
Favorites