leaving for

listen to the pronunciation of leaving for
English - Turkish
için ayrılıyorum
leaving
{i} ayrılma

O, ayrılmak üzereydi. - She was on the point of leaving.

Tom genellikle sabahları evden ayrılmadan önce hava raporunu izler. - Tom usually watches the weather report in the morning before leaving home.

leaving
(Bilgisayar) çıkılıyor
leaving
{i} artık
leaving
{f} ayrıl

Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı. - Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.

Ne zaman ayrılıyorsunuz? - When are you leaving?

leaving
terkederek
leaving
bırakıp
leave for
He has left for India. Hindistan'a hareket etti
leaving
{i} bırakma

Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi. - Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon.

Son defa fincanı baş aşağı bırakma fikri neydi? - What was the idea of leaving the cup upside down last time?

leaving
{i} terketme

Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim. - I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.

Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim. - I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.

English - English
leaving for

    Hyphenation

    lea·ving for

    Turkish pronunciation

    livîng fôr

    Pronunciation

    /ˈlēvəɴɢ ˈfôr/ /ˈliːvɪŋ ˈfɔːr/
Favorites