The woman eats an orange.
- Kadın bir portakal yiyor.
She is a selfish woman.
- O bencil bir kadındır.
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
The qipao is a classic female garment that originated in 17th century China.
- Qipao 17.yüzyıl Çin'inde yaratılmış klasik kadın giysisidir.
Tom continued his relationship with that married woman.
- Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.
They have played heroines.
- Onlar kadın kahramanları oynadılar.
You'll never be an actress.
- Asla bir kadın oyuncu olmayacaksın.
Tom fell in love with a young actress.
- Tom genç bir kadın oyuncuya aşık oldu.
The policewoman directed traffic.
- Kadın polis trafiği yönetti.
She shot a warm smile at the old lady.
- O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
She kept her valuables in the bank for safety.
- Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.
That poor lady is disabled.
- Şu zavallı kadın engelli.
The old lady got down from the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten indi.
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
She's married to a misogynist.
- O bir kadın düşmanıyla evli.
Do you know any poetesses?
- Herhangi bir kadın şair tanıyor musun?
He awarded the poetess.
- O, kadın şairi ödüllendirdi.
The widow suffered from stomach cancer.
- Dul kadın mide kanserinden muzdarip.
The widow was dressed in black.
- Dul kadın siyah giyinmişti.
Mary is a fortune teller.
- Mary bir falcı kadın.
Mrs. Smith was a famous beauty.
- Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.