izleyen

listen to the pronunciation of izleyen
Turkish - English
following

I didn't see anybody following us. - Bizi izleyen birini görmedim.

He went out for a walk, with his dog following behind. - O, arkasında izleyen köpeği ile yürüyüşe çıktı.

(Bilgisayar) trailing
consequent
onlooking
sequent
after
consequential
the following
tracer
pursuer
sequacious
izleyen boşluklar
trailing blanks
izleyen şey
(İnşaat) tracer
izle
(Bilgisayar) watch

I like watching Code Lyoko. - Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.

I grew up watching Pokemon. - Pokémon izleyerek büyüdüm.

birbirini izleyen
consecutive
izle
{f} trace

Their traces can still be found. - İzleri hala bulunabilir.

The police have traced her to Paris. - Polisler onu Paris'e kadar izledi.

izle
{f} follow

The dog followed me to my home. - Köpek beni evime kadar izledi.

We should follow his example. - Biz onun dersini izlemeliyiz.

birbirini izleyen
sequential
birbirini izleyen
sequenced
birbirini izleyen
(Gıda) tandem
birbirini izleyen
alternating
enson modayı izleyen
(Tekstil) trendy
izle
(Bilgisayar) follow-up
izle
(Bilgisayar) follow up
izle
(Bilgisayar) track

I followed the deer's tracks. - Ben geyiğin izlerini izledim.

They followed the tracks the car had left. - Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.

izle
(Bilgisayar) monitor
izle
{f} following

Tom noticed that Mary was following him. - Tom Mary'nin kendisini izlediğini fark etti.

I didn't see anybody following us. - Bizi izleyen birini görmedim.

izle
{f} monitoring

Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts. - Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.

izle
{f} watching

Felicja enjoys watching TV. - Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.

I grew up watching Pokemon. - Pokémon izleyerek büyüdüm.

izle
{f} tracing
izle
{f} tracking

Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills. - Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.

birbirini izleyen
serial
birbirini izleyen
alternate
birbirini izleyen günler
(Ticaret) sequential days
birbirini izleyen turlar
(Turizm) back to back tours
bunu izleyen şey
from this follows
dersi dışarıdan izleyen öğrenci
auditor
izle
{f} hound
izle
sleuth
izle
supervene
izle
{f} trail

I don't want to leave any paper trails. - Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.

Boys trail girls in language skills. - Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.

izle
dogs

The hunting dogs followed the scent of the fox. - Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.

izle
dogged
izle
spoor
izleyenler
the following
modayı izleyen
trendy
son modayı izleyen
up to the minute
ılımlı bir politika izleyen
middle-of-the-road
ılımlı bir yol izleyen
middle-of-the-road
English - English

Definition of izleyen in English English dictionary

izle
A spark, ember
izleyen
Favorites