inançlar

listen to the pronunciation of inançlar
Turkish - English
cults
faiths
beliefs

His father would never sanction his engagement to a girl who did not share the same religious beliefs as their family. - Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.

I would never die for my beliefs because I might be wrong. - İnançlarım uğruna hiçbir zaman ölmezdim çünkü yanılıyor olabilirim.

inanç
{i} faith

He is a man of faith. - O bir inanç insanıdır.

Faith makes all things possible.... love makes all things easy. - İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.

inanç
belief

He had strong religious beliefs. - Onun güçlü dini inançları vardı.

His father would never sanction his engagement to a girl who did not share the same religious beliefs as their family. - Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.

inançlar bilgisi
dogmatics
inanç
{i} confidence

Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence. - Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.

inanç
conviction

She always stands up for her convictions. - O her zaman inançlarını savunur.

They don't have any deep convictions. - Hiç inançları yoktur.

inanç
religion

Superstition is the religion of feeble minds. - Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.

inanç
{i} reliance
inanç
notion
inanç
{i} credence
inanç
folk
inanç
persuasion
inanç
creed

There are no creeds in mathematics. - Matematikte hiçbir inanç yoktur.

inanç
credit
inanç
belief, creed, faith, conviction, credit; confidence, trust
inanç
(Hukuk) convict

There was great conviction in Tom's voice. - Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.

She always stands up for her convictions. - O her zaman inançlarını savunur.

inanç
confidence, trust, faith
inanç
positiveness
inanç
opinion

You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different. - Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.

inanç
credo
inanç
something believed, belief
inanç
affiance
inanç
conscience
inanç
faithfulness
inanç
opinions
inanç
cult
inanç
dogma
inanç
tenet
siyasi inançlar
(Politika, Siyaset) political believes
Turkish - Turkish

Definition of inançlar in Turkish Turkish dictionary

inanç
İnanılan şey, görüş, öğreti
inanç
Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat
inanç
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
inanç
Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat: "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir."- Anayasa
inanç
Birine duyulan güven, inanma duygusu
inanç
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma: "Otuz yıl boyu, Türk tiyatrosunun, Türk oyunları ile kalkınacağına inancını bir gün yitirmedi."- H. Taner
inanç
Birine duyulan güven, inanma duygusu. İnanılan şey, görüş, öğreti: "Kendi getirdikleri inançtan başka her şeye kapalıdır zevkleri."- N. Ataç
İnanç
(Osmanlı Dönemi) VİCDAN
İnanç
(Hukuk) İTİKAT